Eyüp Sultan Kimdir?
İstanbul şehrimizin en önemli ziyaret yerlerinden biri olan Eyüp Sultan semtine ve aynı ismi taşıyan türbe ve camiye ismini veren Eyüp Sultan hazretlerinin asıl adı, Halid bin Zeyd olarak bilinmektedir. Ebu Eyyub el-Ensari olarak da bilinmektedir. Ülkemizde Eyüp Sultan hazretleri diye meşhur olmuştur. Peygamber efendimizi görmekle şereflenen ve Eshab-ı kiram denilen ilk Müslümanların büyüklerindendir.
Yaşlı olduğu halde hazret-i Muaviye hilafeti zamanında, Süfyan bin Avf-ı Ezdi idaresindeki ordu ile İstanbul şehrini fethetmeye geldi. Bu orduda Yezid de vardı. Hicri 50 yılında sur dışında 30 bin mücahit ile şehit düştüler. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin yetiştirdiği evliyadan Akşemsettin tarafından mezarı keşfedilip, Fatih Sultan Mehmet han tarafından türbe yaptırıldı. Osmanlı padişahları Eyüp Sultan hazretlerinin bu türbesine saygı gösterirdi. Sultanlar türbenin önünde kılıç kuşanırlardı. İstanbul şehri daha sonra Süleyman bin Abdülmelik ve Yezid zamanlarında da kuşatılmıştır.
Devenin İlk Çöktüğü Yerde
Peygamber efendimiz ( sallallahü aleyhi ve sellem ) Medine şehrine hicret edip şehre girince, Kusva isimli devesinin üzerinde, uğradığı her mahallede bulunan Müslümanlar ve her kabile, bu devenin yularından tutarak, Resulullahın kendilerine misafir olmasını, kendi evlerinde kalmasını çok istediler. Peygamber efendimiz, devenin yularını tutmayınız, hangi evin önünde çökerse o evde misafir olurum, buyurdu. Sonunda deve, sonradan mescidin yapıldığı yere gidip oraya çöktü. O arsa Süheyl ve Sehl adında iki yetimindi. Deve, çöktüğü yerde biraz durdu. Daha sonra sağına ve soluna baktı ve kalkıp yürüdü. Resulullah devenin yularını bırakıp serbest bırakmıştı. Sonra deve önce çöktüğü yere baktı, yine oraya gelip çökdü. Resulullah deveden indi. Ebu Eyyub el-Ensari Halid bin Zeyd, bu devenin üstündeki eşyaları evine götürdü. Sonra devenin ilk çöktüğü arsa iki yetimden ücreti karşılığı satın alındı. Burada Mescid-i Nebi inşa edildi.
Bu arsayı, Hazret-i Ebu Bekirden aldığı 10 altın ile satın aldılar. 2. senesinin Safer ayında mescit tamamlandı. Mescidin üstü hurma yaprak ve dallarıyla örtüldü. Üç tane kapısı vardı. Mihrabı ise şimdiki Bab-ı Tevessül yerindeydi. Şimdi mihrabın bulunduğu yerde olan kapıdan cemaat girip çıkardı. Duvarların kalınlığı ve temelin derinliği üç arşın yani 1,5 metreydi. Temeli taştan ve duvarları kerpiçtendi. Eni de, boyu da 100 arşın, yüksekliği ise 7 arşın idi. Peygamberimiz temele ilk taşı bizzat kendi mübarek eliyle koydu. Bu taşın hemen yanına önce hazret-i Ebu Bekrir, sonra hazret-i Ömer, hazret-i Osman ile hazret-i Ali tarafından sırayla birer taş konmasını emretti. Nedenini soranlara, hilafetlerinin sırasına işaret olduğunu söyledi. Mescidin sağında ve solunda mübarek hanımları için 9 oda da yapıldı. Bu mescide en yakın olan oda, hazret-i Aişe tarafından kullanıldı.
Peygamberimiz 7 Ay Misafir Oldu
Resulullah efendimiz, Eyüp Sultan hazretlerinin evinde 7 ay misafir oldu. Medine halkı Eyüp Sultan hazretlerinin yani hazret-i Halid isimli bu büyük sahabenin evine gelip Peygamberimizi ziyaret etti. Bu esnada Yahudi âlimlerinden olan Abdullah bin Selam da bu eve ziyarete gelip dikkatle Resulullah efendimize baktı. Bu yüz bir yalancının yüzü değildir, dedikten sonra Müslüman oldu.
Eyüp Sultan, bütün gazalarda savaştı. 150 hadis-i şerif rivayet etmiştir. 670 yılında, Süfyan bin Avf komutasında İstanbul şehrine gelen ve içlerinde Yezidin de bulunduğu ordu arasında 33 Sahabi vardı. Bunlardan Eyüp Sultan hazretleri, dizanteri hastalığından hayatını kaybetti. Fatih Sultan Mehmet hanın hocalarından olan Akşemseddin Efendi Eyüp Sultanın kabrini keşfetti. Üstüne güzel bir türbe ile cami yapıldı. Eyüp Sultan Camii, III. Selim han tarafından 1800 yılında yeniden yapıldı. Bundan sonraki ilk Cuma namazında padişah da bulundu. Bu caminin son tamirini 1960 yılında şehit Başbakan Adnan Menderes yaptırdı. Türbenin ise son tamirini II. Mahmud han yaptırmıştır. Sanduka üzerinde bulunan yazılar, padişahın el yazısıdır. Türbede asılı olan levhadaki iki beyti III. Selim han söylemiş, bu beyitleri Yesarizade yazmıştır. Peygamberimizin mübarek ayak izi olan Nakş-i kadem-i Peygamberi, I. Mahmud hanın emri ile 1634 yılında türbeye saraydan getirildi. Türbe etrafındaki kabirler, Hadikat-ül-cevami kitabında uzun bildirilmiştir.