Ebru Sanatı Nedir?
Türk klasik sanatlarında, kağıt bezeme sanatlarının en önemlilerinden biri de ebru sanatı ‘dır. Elimizde bu sanatın köklerine dair herhangi bir belge bulunmamasından dolayı nerede ve nasıl başladığı bilinmemektedir. Çok eski tarihli kitap ciltlerinde bile yan kağıdı ( kapak ile kitabı birbirine bağlayan kağıt ) olarak ebruya rastlamak mümkündür. Kitapların tarihleri çok eski olsa dahi bu ebruların da aynı yaşta olduğunu göstermez çünkü kitapların yıllar için tekrar tekrar tamir edilmiş olma ihtimali her zaman mevcuttur. Bu ebru kağıtlarının da o tamir sırasında konulmuş olması muhtemeldir; yani kitabın tarihinden çok sonraya ait olacağı akla gelir. Ebrunun başlangıç tarihini bulmak için hiç değilse 15. Asıra kadar inilebilir.
Ebru kağıdının batıdaki ismi Türk Kağıdı veya Türk Mermer Kağıdıdır. Bizdeki ebru sanatkârları arasında söylene gelen rivayet , ebruculuğun Buhara da başladığı şeklindedir. Ebru sonra Büyük İpekyolu ile İran üzerinden Türkiye’ye “Ebri” ismini alarak gelir.
Ebru Sanatı Nedir?
Ebru Ne Demektir?
Ebru sanatı, kağıdı üstünde bulutumsu renk kümeleri meydana getirmektir . Bu yüzden bulutumsu bulut manasına gelen Farsça Ebri adını alan kağıtlar, yüzyıllar boyunca böyle anılmıştır. Zaman içerisinde Ebri ismi dile daha uyumlu bir hale gelerek Ebru olarak değişmiştir.
Ebru: [ ( Aslı: Farsça Ebri = bulut renginde ve daha doğrusu, Çağatayca Ebre = Roba ( elbise ) yüzü kürk kabı ].
Hare gibi dalgalı ve damarlı ( kumaş kağıt v.s. ). Cüz ve defter kağıdı yapmak için kullanılan renkli kağıt.
Kağıt üzerinde mermerdekine benzer damarlar görüldüğü için, Avrupalılar ebru kağıdına mermer kağıdı ( papier marbre, marmor papierimarbled paper…. ) demeyi tercih etmişlerdir. Arap aleminde ise varaku l-mücezza ( damarlı kağıt ) olarak tanınmıştır.
Ebru Sanatında Kullanılan Alet ve Malzemeler
Boyalar
Eskiden beri ebruculukta toprak boya dediğimiz tabiattaki renkli kaya ve topraklardan elde edilen- madeni boyalarla, nebati asıllı bazı suda erimez boyalar kullanılmıştır. Ebruculukta kullanılacak boyalar hiçbir suretle suda erimemeli ve yağ ihtiva etmemelidir. Çünkü yağ ebruyu bozar. Bu suda erimeyen boyaların ebruda kullanabilmesi için ince ezilmeleri ve en küçük zerrelerine kadar ayrılmaları lazımdır.
Düzgün bir mermer üzerine ezilmek maksadıyla konulan bu boyalar, sulu vasatta dest-i seng ( el taşı ) denilen hususi şekilli bir mermer ağırlık yardımıyla ve sabırla ağır ağır ezilirler. Boyaların incelme işi bittikten sonra, ana kap denilen kaplara her bir renk ayrı ayrı konur. Suda erimedikleri için boyalar zamanla dibe çökerler.
Ebru Sanatında Kullanılan Alet ve Malzemeler
Kitre
Üstüne boya serpilecek suya yapışkan bir koyuluk vermek için en ziyade kitre zamkı kullanılır. Kitre Anadolu da yetişen muhtelif Geven ( Astragalus ) çeşitlerinin gövdelerinden sızıp havada katılaşan, beyaz yahut krem renkli plaka veya şeritler halinde bulunan yapışma kaabiliyeti az bir zamk cinsidir; eczacılıkta, kozmetikte ve dokuma sanayiinde kullanma sahası geniştir.
Günümüzde kitre yerine daha pratik olduğu için deniz kadayıfı ya da özel kıvam arttırıcıların kullanıldığı görülmektedir.
Sığır Ödü
Kitreli suyun üzerindeki boyaların çökmeden yayılmasını temin için, yüzeyde gerilim sağlayan safra asitleri içeren sığır ödü kullanılır.
Bozulmasına engel olmak üzere öd suyu önceden kaynatılır ve bu şekilde saklanır. Ebrunun içinde yapılacağı tekne de çidene ( budaksıçam ) tahtasından veya çinkodan yahut galvanizden hazırlanır. Tahta kullanılırsa su kaçırmaması için zift kaplanması gerekir. Dikdörtgen şeklindeki teknenin derinliği de 6 cm. kadar olup, eni ve boyu kullanılacak kağıdın tabaka boylarına göre ayarlanmaktadır. Günümüzde en sık karşılaşılan ve standart olarak satılan tekne boyları 25*35 – 35*50 ve 50*70 olarak sıralanabilir.
Ebrunun Yapılması
Takriben 100 kısım su için, 1 kısım litre hesabı ile, kitre zamkı büyükçe bir kap içinde suya atılır ve ara sıra karıştırılarak en az bir gece bekletilir, erimesi sağlanır. ( Eskiden bu iş için temiz yağmur suyu tercih edilirmiş. )
Bu kitreli su, kalın bir bez torbadan süzülür, sonra ebru yapılacak tekneye dökülür. Eğer koyu ise salep kıvamına gelinceye kadar su ilave edilir. Evvelce ezilmiş boyalardan az miktarda, fincan gibi küçük kaplara alınıp, su yüzünde fazla yayılması isteniyorsa fazla öd, istenmiyorsa az öd ilavesiyle ve at kuyruğundan elde hususi olarak yapılmış bir kıl fırça yardımıyla teknenin üstünden kitreli suya serpilmeye başlanır.
Ebru Sanatı Nedir? – Ebru Nasıl Yapılır?
Bu serpme işinde, suluboya fırçaları iyi netice vermemektedir. Ödün bu vazifesi de boyaları birbirine karıştırmadan, ayrı ayrı renkleri koruyabilmelerini sağlamaktır. Ebru yapan kimse teknede ortaya çıkan şekillere bir noktadan sonra uymak zorundadır. Çünkü ebru da hem iç ( kitre yoğunluğu ve kirliliği ) hem dış ( nem, sıcaklık vb. ) etkenler tekne üzerine doğrudan etki etmektedir.
Ebru Çeşitleri
Ebruya, Tarz-ı Kadîm ( eski tarz ) Battal Ebrusu denir; bu bilinen en eski şekildir ve Mustafa Düzgünman ‘ın ifadesiyle, ebrunun ilk mektebidir. Diğerlerinin aksine, Tarz-ı Kadîm battal ebrusunda boyalar serpildikten sonra el ile bir müdahalede bulunulmaz, öylece bırakılır.
Battalda olduğu gibi boyalar serpildikten sonra, bir iğne veya tek bir at kuyruğu kılı teknenin içinde ileri geri, sağa sola keskin hareketlerle yürütülürse, buna tarama ebrusu veya gelgit ebrusu adı verilir.
Bu hareketler düzensiz ve dairesel olursa şal örneği denir. İğne vasıtası ile kenarlardan merkeze doğru helezonik şekiller çizilirse, bu da bülbül yuvası ismiyle anılır.
Ebru Çeşitleri – Bülbül Yuvası
Desen itibariyle bir mermer cinsi olan somakiye benzeyen damarlı ebrular da somaki ebrusu diye adlandırılır.
Ebrunun Kağıda Geçirilmesi
Teknedeki kitreli suyun yüzünde hasıl olan bu renk cümbüşünün seyrine doyum olmaz. Lakin, su üstündeki nakışlar kalıcı değildir. Kağıt teknenin sağından veya solundan yavaş yavaş suyun üzerine yatırılmaya başlanır ve böylece su ile kağıdın arasında hava kalması önlenmiş olur.
Cilalı kağıt pek kullanılmayıp, emme özelliği bulunan mat kağıtlar tercih edilir. Kağıt ile su arasında hava kabarcığı kaldı ise, o kısım suya yanaşamaz ve dolayısıyla karşısındaki boyayı almaz. Kullanılan kağıdın renginde bir leke gibi görünen bu boşluğu önlemek için, bir iğne yardımıyla kağıdın o kısmı delinip havası alınır.
Kağıt kapatıldıktan en geç 15 saniye sonra kitreli suyun yüzündeki nakışlar kağıda geçmiş olur. Ebruyu yapandan tarafa olan köşelerden tutulup kaldırılan kağıt, öne doğru çekilir. Eğer kağıt teknenin kenarına sürtülerek çıkarılırsa, kitrenin fazlası teknede kalmış olur. Kağıtlar uzun çıtalar üstünde kurumaya terkedilir.
Mustafa Düzgünman ise yanyana getirilmiş birkaç çıtanın üstüne yatırarak kurutmayı tercih etmiştir. Ebru kağıtları kuruduktan sonra, mühre denilen iki kollu el presi yardımıyla düzeltilip parlatılır. Buna ebrunun mühürlenmesi denir.
Ebru yapılmadığı zaman, kitrenin kaymak bağlamaması için teknenin üstü bir kağıtla suya değecek şekilde örtülür. Teknede yapılan nakışlar ancak bir tek kağıda geçirebilir, bir ikinci kağıda almak mümkün değildir.
Ebru asla kopya edilemeyecek bir sanat eseri olma vasfını taşır.
Yazılı Ebru
Önceden kağıt üstünde Arap zamkı mahlülü ile bir yazı yazılıp kurutulduktan sonra bu, ebru teknesine kapatılırsa zamklı kısımlar ebruyu kabul etmez ve kağıt, tekneden üstü yazılı olarak çıkmaktadır. Yine Hattat Okyay‘ın buluşu olan bu tarza yazılı ebru denilmektedir, yazılı kısım kağıdın tabii renginde kalır.
Ebru Sanatı – Yazılı Ebru – Necmeddin Okyay’ın Allah Yazılı Ebru Eseri
Necmeddin Okyay yazılı ebruyu nasıl yaptığını şöyle anlatır:
“Önceleri yazıyı ayrı bir kağıda yazar, nevregen denilen oyma bıçağı ile oyarak çıkartıp sonra bunu ebru yapacağım kağıda Arapzamkı mahlülü ile yapıştırırdım. Teknenin içinde bu kısımlar ıslanarak ayrılır ve onların yapıştırıldıkları yerler ebruyu almazdı. Ancak bu iş çok zahmetli ve zaman alıcı olurdu. Bir gün oyup yapıştırdığım yazıların etrafından taşan zamkların altında kalan yerlerinde ebruyu almadığına dikkat ettim. Bunun üzerine yazıyı zamk mahlülü ile yazdım. Netice mükemmel olmuştu. Artık düz kağıda yazıları oyarak yapıştırmak külfetinden böylece kurtulmuş oldum.”
Ebruda Akkâse
Eski kitap sanatları içinde bir kağıdın yazı yazılacak kısmının ayrı, etrafının ayrı renge boyanmasına akkase, böyle kağıtlara da akkaseli kağıt denilir. Kelime Türkçemizde akis den gelmektedir.
Bu sanat, ebruya da uygulanmıştır. Kağıdın yazı yazılacak kısmının tabii rengiyle kalması istenirse, oraya Arap zamkı mahlülü sürülür, kuruduktan sonra ebru teknesine batırılınca, zamklı kısmın dışında kalan yerler ebrulanmış olur, buna akkâseli ebru denilmektedir.
Ebruda Eskiden Kullanılan Boyalar
Ebru yaparken sağ elde tutulan boyalı fırçanın, sol işaret parmağına vurulmasıyla kitreli suya serpilen boyalar, önceleri zemin müsait olduğu için, teknede rahatça yayılmak imkanı bulurlar.
Sonradan atılanlar ise, ilk atılanlar arasında genişleyebilmek için daha fazla öd ihtiva etmelidirler.
Ebruda renk olarak kullanıldığını bildiğimiz maddelere de bir gözatalım:
Sarı: Tabiatta bulunan arsenik sülfür ( zırnık )
Mavi: Tabii çivit olan Lahur çividi, Pakistan’ın Lahur Şehri’nden gelir.
Yeşil: Bu ikisinin karışımı; zırnık çok olursa fıstık yeşiline, çivit çok olursa yaprak yeşiline gider.
Lacivert: Bedahşi laciverdi denilen toprak boya.
Siyah: Eski is mürekkepçiliğinde kullanılan is.
Beyaz: İsfidaç ( üstübeç ) – Bazik kurşunkarbonatın tabiattaki şekli
Kırmızı: Gülbahar – ( Demir oksitleri ihtiva eden kırmızı bir toprak )
Vişne Çürüğü: Lök ( Asıl ismi Lek olup, hindistan da nebat yapraklarında şebnem olarak teşekkül eder ve kuruyunca toplanırmış )
Tütün Rengi: Çamlıca toprağı
Tarihimizde Ebrucular ve Ebruculuk
Ebru Sanatı ile Buhara’da tanışıp Anadolu topraklarında bu sanatı ilk icra eden Şeyh Sadık Efendi olmuştur. O dönemlerde eserlere imza atma geleneği olmadığından ve ebrucuların eserlerinin “Allah’ın külli iradesi” ile ortaya çıktığını kendilerinin ise “Cûzi İradeleri” ile bu olaya sadece aracı olduklarını belirttiklerinden eserlere imza ve tarih atmamışlardır. Günümüzde ise ebru sanatının tarihi hakkında bilgi veren iki eski eser mevcuttur. Bunlardan ilki; her sayfasında ebru bulunan Arifi’nin 1539 - 1540 tarihli ‘‘Gûy- i Çevgân’’ adlı ( Topkapı Sarayı, Hazine 845’te kayıtlı ) eseridir. Bir diğeri ise Mehmet ( Şebek ) Efendi tarafından yazılmış 1608 tarihli olan ebru yapımını ve kullanılan malzemeleri ele alan Tertib-i Risale-i Ebri’dir. Bu eserde bahsedilen teknik ve kullanılan malzemelerin hala daha kullanılmaya devam edilmesi Türk Ebru Sanatının bir ekol olduğunun göstergesidir.
Ebru Sanatında geleneklere bağlı kalınması onu kültürel bir miras haline getirmiştir. Sanatın geleneksel yapısını sürdüren ustalar öğrencilerine verdikleri icazetlerle ebru sanatında bir ekolün başlamasına neden olmuşlardır. Türk Ebru Sanatının bilinen ilk ustalarından biri Hatip Mehmet Efendi’dir. Ayasofya Cami’nin hatibi olmasından ötürü “Hatip” lakabını almıştır. Evinde çıkan yangında eserlerini kurtarmak isterken yanarak can vermiştir. Bu üzücü olay sonucu eserleri de günümüze gelememiştir.
16.yüzyılda İstanbul’a gelen Avrupalı Seyyahlar ebru sanatını kendi ülkelerine götürerek Ebru Sanatının Avrupa’da tanınmasını sağlamışlardır. Osmanlı’da Lale Devri üslubunun ortaya çıkması ve batı tarzı sanat anlayışının da gelişmesi ile ebru sanatını da etkisi altına almıştır. 20. Yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan ebru sanatı, modern resim anlayışındaki soyut resim zevkinin de gelişmesi ile plastik sanat kimliği edinerek farklı bir form kazanmıştır. Cumhuriyet dönemi ile birlikte, Sanayi-i Nefise Mektebi’nde ( Güzel Sanatlar Akademisi ) ders olarak okutulmaya başlanması ebru sanatı için önemli bir adım olmuş, bu gelişme ile birlikte pek çok isim Türk Ebru Sanatına kazandırılmıştır. Mehmet Hatip Efendi, Necmeddin Okyay, Mustafa Düzgünman ve Fuat Başar gibi isimler ebru sanatının özünü koruyarak bugünlere gelmesini desteklemiş ve sanatın değerlerine sahip çıkarak bu alanda birçok öğrencinin yetişmesinde ön ayak olmuş usta sanatçılardandırlar.
Tarihimizde ebru kağıdı yazı ( kıta, levha… ) ve minyatürlerin etrafına iç ve dış pervaz olarak yapıştırılır, hudutları da altın cetvellerle örtülürdü.
Son devirde yazı yerine çiçekli ebru konularak cazip kompozisyonlar da vücuda getirilmiştir. Kullanılan ebrular üzerlerine bazen ezilmiş varak altın serpilerek zerefşanlı ebru, Hatib tarzındaki kıyılarına da altınla tahrir ( kontur ) çekilerek tahrirli ebru haline getirilirlerdi.
Tarihimizde ebru sanatını icra ettiği bilinen bazı sanatkârlar şunlardır;
- Şebek
- Hatib
- Hezarfen İbrahim Edhem Efendi
- Nafiz Efendi
- Aziz Efendi
- Necmeddin Okyay
- Mustafa Düzgünman