İki Dünya Savaşı Arasındaki Dönemde Dünyadaki Gelişmeler
I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Kalıcı Barışı Sağlama Çabaları
ABD Başkanı Wilson I. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeni ve barışın sürdürülmesi için Wilson ilkelerini açıklamıştır. Fakat İngiltere, Fransa ve İtalya bu ilkelere uymak istememişler ve kendi aralarında gizli anlaşmalar yaparak bu ilkeleri geçersiz hale getirmişlerdir. Aynı zamanda bu ülkeler, yenik devletlere imzalatılan barış antlaşmalarının da kabul edilebilir adil şartlar yerine, kendi emellerini gerçekleştirmeye yönelik şartları karşı tarafa itiraz hakkı tanımadan kabul ettirdiler.
I. Dünya Savaşı’nı sonlandıran antlaşmaların barış dönemini başlatması beklenirken süreç bu doğrultuda gelişmemiş ve yazar olan David Fromkin’in deyimiyle “barışa son veren barış” antlaşmaları imzalanmıştır.
Milletler Cemiyetinin Kurulması ( 10 Ocak 1920 )
ABD Başkanı Wilson, dünya barışının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla uluslararası bir teşkilatın kurulmasını istemiştir. Paris Barış Konferansı’nda bu fikir 32 devlet tarafından kabul edilmiş ve teşkilatın kurulma kararı alınmıştır, ancak ABD bu cemiyet içerisinde yer almamıştır. 10 Ocak 1920’de merkezi Cenevre olan ve asil üyelerini I. Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin oluşturduğu Milletler Cemiyeti kurulmuştur. Savaşta tarafsız kalmış olan devletler de asil üyeler arasına dahil edilmiştir.
Kısa süre içinde Cemiyet, galip devletlerin çıkarlarını koruyan bir örgüt haline dönüşmüş; İtalya’nın Habeşistan’ı işgaline, Almanya’nın Avusturya’yı ilhakına ve II. Dünya Savaşı’nın başlamasına engel olmamıştır. Kısacası Milletler Cemiyeti, uluslararası pek çok sorunun çözümünde başarılı olamamış ve amacına ulaşamamıştır.
Locarno Antlaşması ( 1 Aralık 1925 )
Fransa, Almanya’yı zayıflatmak için tamirat borçları politikası izlemiştir. Bu nedenle Versay Antlaşması’ndan sonra iki ülke ilişkileri iyice gerilmiştir. Daha sonra imzalanan Locarno Antlaşması ile iki ülke arasındaki güven ilişki ancak sağlanabilmiştir.
Locarno Antlaşması; Fransa’nın Almanya’ya karşı kendi güvenliğini sağlama çabalarının bir sonucudur. Bu antlaşma Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Polonya, Çekoslavakya ve Belçika arasında imzalanmıştır. Bu antlaşma ile devletler birbirlerinin sınırlarını tanımıştır.
Aynı zamanda Almanya tekrar uluslararası iş birliğine dahil edilmiştir. Locarno Antlaşması, bu yüzden önemlidir. Bu antlaşmaların ardından Almanya, 1926 yılında Milletler Cemiyetine üye olarak kabul edilmiştir.
Briand - Kellog Paktı ( 27 Ağustos 1928 )
Bu pakt, Fransa ve ABD dışişleri bakanlarının öncülük etmesi ile imzalanmıştır. 27 Ağustos 1928’de ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Japonya, Belçika, Polonya ve Çekoslavakya arasında imzalanan bu antlaşmaya 19 Ocak 1929’da Türkiye ve yine 1929’da Sovyetler Birliği katılmıştır.
Briand - Kellog Paktı ile “savunmaya dayanmayan savaş” kanun dışı sayılmış ve anlaşmayı imzalayan devletler anlaşmazlıkların çözümü için savaş yoluna gitmeyeceklerini, barışçıl yöntemlere başvuracaklarını taahhüt etmişlerdir. Bu pakt, barış ve silahsızlanma çabalarında önemli bir aşamadır fakat hayata geçirilememiştir.
I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Dünya Ekonomik Bunalımı ( Kara Perşembe )
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı; dar anlamıyla New York Borsasının çökmesidir. Geniş anlamıyla ise kredi sistemiyle varlığını sürdüren ekonomide fazla üretimden kaynaklanan üretim - tüketim dengesizliğidir.
I. Dünya Savaşı, özellikle Avrupa dışında üretim kapasitesinin olağanüstü artmasına sebep olmuştur ve sanayi ülkeleri ihraç ettikleri ürünlerle büyük karlar elde etmişlerdir. Fakat 1920’li yıllardaki tarımsal üretimdeki artış tarım ürünleri fiyatlarının düşmesine neden olmuştur. Amerikan çiftçilerinin savaş sırasındaki talepleri karşılamak için üretimini artırdıkları tarım ürünleri ellerinde kalmış; bunun üzerine çiftçiler, üretim fazlası ürünlerini ellerinden çıkarmak için fiyatları düşürmüşlerdir.
ABD’de I. Dünya Savaşı’nın getirdiği zorluklar karşısında küçük şirketler birleşmiş ve tekeller oluşturmuşlardır. 1929’a gelindiğinde Amerika ekonomisinin %50’si 200 kadar holdingin kontrolüne girmiştir. Bu dönemde Amerikan banka ve şirketlerinin çalışma esaslarını düzenleyen yasalar yetersizdir. Aynı zamanda denetlemede ve hissedar yatırımcıların bilgilendirilmesinde büyük eksiklikler vardır.
Amerikalı zenginler bu dönemde üretim sektöründeki güvensizlikten dolayı borsaya yönelmiş ve spekülatif ( yapay ) hareketlenmelere de başvurmaya başlamışlardır. Borsadaki hisse fiyatları dörde katlanırken üretim iki katına bile çıkmamıştır.
ABD I. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Avrupalı devletlere büyük ölçekte kredi borçlar vermiştir. Amerikan ekonomisi sıkıntıya girince ABD yönetimi bu borçların ödenmesini istemiştir fakat borç alan devletler borçlarını ödememiştir. Bu gelişmeler üzerine para politikasından sorumlu Amerikalı yetkililer, 1929 yazında kredileri kısıtlamaya karar vermiştir. Bu karar sonrasında New York Wall Street Borsası düşüşe geçmiştir.
“Kara Perşembe” olarak adlandırılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü on iki milyon hissenin satışa sunulmasıyla New York borsası çökmüştür. New York Borsasının çöküşüyle birlikte birçok banka battı, yüzlerce şirket iflas etmiş, fabrikalar kapanmıştır. Milyonlarca insan işsiz kalmıştır. Köylerde topraklar terk edilmiştir.
1929’da Amerika’da başlayan ekonomik bunalım kısa süre sonra Avrupa’ya sıçramış ve sonrasında bütün dünyayı etkisi altına almıştır. Avrupa’da, I. Dünya Savaşı’nın getirdiği siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarla uğraşılırken meydana gelen buhran, devletler arası ilişkilerde daha büyük sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. On yıl süren kargaşanın ardından çıkan II. Dünya Savaşı’nın en büyük sebeplerinden biri de bütün dünyayı etkisine alan bu ekonomik bunalım olmuştur.
İki Savaş Arası Dönemde Dünyaya Hakim Siyasi Düşünceler ve Rejimler
- Liberalizm = Serbestlik, bireysel ve toplumsal özgürlük savunuculuğu anlamına gelen bir kavramdır. Devletin ekonomiye müdahale etmemesi, arz - talep mekanizması ya da fiyat mekanizmasıyla piyasanın iktisadi ve sosyal açıdan en yararlı sonuçları üreteceğini, özel sektörün önünü açmak gerektiğini savunan ilkeye iktisadi liberalizm denilmektedir.
- Kapitalizm = Batı dünyasında XV. ve XVI. yüzyıldan itibaren feodalizmin çözülmesiyle onun yerine geçmeye başlayan, XVIII. ve XIX. yüzyılda ise hâkim iktisadi örgütlenme haline gelen, sermaye egemenliğine dayalı toplumsal aşamadır.
Almanya’da Nazizm
Savaştan sonra ve Versay Antlaşması’nın ağır yaptırımları sonucunda Almanya’da iktidarı Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ( NAZİ ) iktidarı ele geçirmiş ve başına da Adolf Hitler geçmiştir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın Alman ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri, Nazi Partisine iktidar yolunu açmıştır.
Hitler; Alman ırkının üstünlüğüne, Yahudilerin zenginliğine el koymaya ve devletin kutsallaştırılmasına dayalı totaliter bir rejim kurmuş ve Naziler kendi düşüncelerinin dışındaki kişilerin ve partilerin varlığına izin vermemiştir.
Almanya’nın dış politikası üç ana esas üzerine şekillendirilmiştir:
- Versay’ın getirdiği bütün kısıtlama ve yaptırımlardan kurtulmak.
- Almanya sınırları dışında yaşayan bütün Almanları bir devlet altında toplamak.
- Hayat Sahası ( Lebensraum ) denilen yayılmacı politikayı gerçekleştirmek.
Nazizm = Etnik milliyetçilik ile sosyalizmi birleştiren, ırkçı, anti - kapitalist, anti - semitik ve anti - Marksist bir dünya görüşüdür. Adolf Hitler tarafından ortaya konan nasyonal sosyalizm, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin 30 Ocak 1933’ten Almanya’nın II. Dünya Savaşı’nda teslim olduğu 8 Mayıs 1945 tarihine kadar iktidarda olduğu dönem boyunca Almanya’nın resmî ideolojisi olarak uygulanmıştır.
İtalya’da Faşizm
İtalya siyasi birliğini geç tamamladığı için sömürgecilikte de geç kalmıştır. Bu nedenle İtalya I. Dünya Savaşı’na yeni sömürgeler elde etmek için katılmıştır. Fakat İtalya savaşın sonunda istediğini elde edemediği gibi kendisine vaat edilen toprakların bir kısmı da Yunanistan’a bırakılmıştır. Aynı zamanda savaş ile birlikte ekonomik ve toplumsal sorunlar da artmıştır.
Tüm bu nedenlerle iktidara Benito Mussolini’nin liderliğindeki Ulusal Faşist Parti gelmiştir. İtalya’yı 1922’den 1943’e kadar diktatörlükle yöneten Mussolini, totaliter bir rejim kurmuştur. Aynı zamanda Mussolini, Akdeniz’de eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istemiştir. Bu düşünce Mussolini’nin elinde milli bir idealizm haline gelmiştir. Mussolini Akdeniz’e “mare nostrum” ( bizim deniz ) demiştir.
Mussolini’nin kurduğu bu faşist rejimin izlediği bu yayılmacı dış politikası, bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde büyük bir huzursuzluk yaratmıştır.
Faşizm = İlk olarak İtalya’da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet anlayışı üzerine kurulu radikal milliyetçi siyasi bir ideolojidir.
Rusya’da Bolşevik İhtilali
Çarlık Rusyası’nda modern endüstrileşmenin başlaması işçi sınıfının ortaya çıkmasına ve Batı Avrupa’da görülen liberal dalgalanmaların Rusya’da görülmesine neden olmuştur. Bu zemin üzerinde Rusya’da işçi örgütlenmeleri ve işçi partileri ortaya çıkmıştır. 1905’te Rus - Japon savaşındaki yenilginin yarattığı hayal kırıklığı ve ekonomik yükün ağırlığı, Petersburg’da bir ayaklanmaya yol açmış ve ayaklanma bastırılmıştır. Buna rağmen Çar II. Nikola, Rus Meclisini ( Duma ) açmayı ve bazı özgürlükleri tanımayı kabul etmiştir.
1914’te I. Dünya Savaşı başladığında Rusya ekonomik zorluklar ve toplumsal hareketlerle uğraşmak zorunda kalmış ve savaşın başlaması yaşam koşullarını iyice zorlaştırmıştır. Bu nedenle Mart 1917’de başlayan ayaklanma sonucunda Rus Devrimi Çarlık yönetimini yıkmış; Bolşevikler hariç Rusya’daki bütün siyasi eğilimlerin katıldığı geçici bir hükümet kurulmuştur. Kurulan hükümet, ekonomik sorunları çözememiş ve Almanya ile savaşı da devam ettirmiştir.
Bu nedenlerle halkın Bolşeviklere verdiği destek artmış ve Bolşevikler harekete geçerek geçici hükümeti devirerek iktidarı ele geçirmiştir. Bolşevikler iktidara geldikleri zaman ilk yaptıkları hareket Brest Litowsk Antlaşması ile de savaştan çekilmek olmuştur. Topraklar kamulaştırılarak köylülere dağıtılmış, bankalar devletleştirilmiştir. Kadın - erkek eşitliğini sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Rusya’da kurulan bu sosyalist düzen, kapitalist devletleri rahatsız etmiştir. İtilaf Devletleri’nin desteklediği Çar yanlısı Beyaz Ordu, Sovyet yönetimine karşı saldırıya geçmişse de üç yıl süren iç savaş Bolşeviklerin zaferi ile sonuçlanmıştır. Bu savaş Rusya’nın ekonomisini alt üst etmiş, sanayisindeki üretimi dibe vurmuştur. Lenin, bunun üzerine NEP ( Novaya Ekonomiçeskaya Politika ) denen yeni ekonomi politikasını uygulamaya koymuştur. Büyük sanayi dalları, ulaşım, bankacılık ve doğal kaynaklar dışında kalan işletmelerin özel mülkiyetine izin verilmiştir.
- Sosyalizm = Üretim araçlarının mülkiyetinin devlete ait olması, üretim ve bölüşümün toplum adına merkezi bir örgütlenmeyle devlet tarafından planlanması, özel teşebbüs ve mülkiyet hakkının olmaması yahut çok sınırlı tutulmasının öngörüldüğü toplumsal sistemdir. Sosyalizmin ulaşacağı düşünülen son aşama ise Komünizm olacaktır.
- Komünizm = Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplumsal düzendir.