Adnan Menderes'in Hayatı
Siyaset ve devlet adamı, başbakan ( D. 1899, Çakırbeyli köyü / Koçarlı / Aydın – Ö. 17 Eylül 1961, İmralı Adası / Bursa ). Tam adı Ali Adnan Ertekin Menderes’tir. 1934 yılında çıkan kanunla "Ertekin" soyadını almış, ikinci dönem mebusluğu sırasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdiğinde kendi yöresinden esinlenerek soyadını "Menderes" olarak değiştirmiştir.
Varlıklı bir çiftçi ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası İbrahim Ethem Bey, Aydın’da tahrirat kâtipliği yapmış ve sonradan çiftçiliğe başlamıştı. Annesi çevrenin en köklü ailelerinden olup, Ali Rıza Paşa’nın kızı Tevfika Hanım’dır. Siyaset adamı Aydın Menderes’in babasıdır. Dedesi Hacı Ali Paşa, Kırım Tatarlarından olup, Eskişehir çevresinden Tire taraflarına göç etmişti. Kız kardeşi çok küçük yaşta ölmüş olan Adnan Menderes ailede tek çocuk olarak büyüdü. İlkokuldan sonra, Kızılçullu Amerikan Koleji’ni bitirdi. Birinci Dünya Savaşı ( 1914 - 18 ) yıllarında yedek subay eğitimi gördü; ancak hastalandığı için cepheye gidemedi. Kurtuluş Savaşı’nda savaştı, İstiklal Madalyası aldı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1935 yılında bitirdi.
Adnan Menderes, politika hayatına 1930 yılında Fethi Okyar’ın kurduğu Serbesti Fıkra’ya girerek başlamıştı. Serbest Fırka’nın Ege çevresinde gördüğü büyük ilgi, Çakırbeyli Çiftliği’nin sahibi Adnan Bey’i de bu partinin saflarına çekmişti. Ancak ne var ki Serbest Fıkra çok geçmeden kendisini feshetmişti. Atatürk, bu partinin yarattığı büyük muhalefet hareketinin nedenlerini araştırmak için çıktığı Ege gezisi sırasında Aydın’a uğradığı zaman genç Adnan Menderes’i de tanımıştı. Atatürk, sorduğu sorulara gayet cesurane ve mantıklı cevaplar veren bu gencin üzerinde özellikle durmuş ve çok geçmeden kendisine Cumhuriyet Halk Partisi ( CHP )’ne katılması teklif edilmişti. CHP’ye giren Adnan Menderes, 1931 seçimlerinde aday gösterilmiş ve milletvekili olarak parlamentoya katılmıştı. Ancak 1945 yılında parti içi muhalefeti nedeniyle CHP’den ihraç edildi. Çok partili hayata izin verildikten sonra, 7 Haziran 1946’da Demokrat Parti ( DP )’yi, yani Türkiye’deki ilk yasal muhalefet partisini kuranlar arasında yer aldı. 1946 seçimlerinde Celal Bayar’dan sonra partideki ikinci önemli adam durumuna geldi.
Adnan Menderes’in Meclis’e girdiği günden Demokrat Parti’nin kuruluşuna kadar geçen uzun ve kesintisiz milletvekilliği yaşamı, kendi deyimi ile kendi kendini yetiştirme devresi oldu. Bu yıllar içinde bir yandan Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam ederken bir yandan da parti ve parlamento içinde Türk sporunun ana sorunlarıyla uğraştı. Kendisi eski bir sporcuydu İzmir’deki öğrencilik yıllarında İzmir Karşıyaka takımında futbol ve basketbol oynamıştı.
Celâl Bayar’ın bir muhalefet partisi kurma niyetini açıklamasından sonra, ünlü “dörtlü takrir”e imzasını koyarak CHP’den gürültülü bir şekilde ayrıldı ve Demokrat Parti’nin kurucuları arasına katıldı. O günden sonra adı Celâl Bayar, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte duyulmaya başladı. 1946 seçimlerini Demokrat Parti kazanamamıştı ama Adnan Menderes’in adı bütün memlekete yayılmıştı. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle, Cumhurbaşkanlığına seçilen Celâl Bayar tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Böylece, on yıl süren DP iktidarının ilk ve son başbakanı oldu.
Türkiye’de ilk demokratik seçim 1950’de yapıldı. Önceki seçimler hep jandarma baskısı altında, açık oy gizli tasnif gibi tuhaf bir uygulamayla yapılmıştı. Halk, jandarma korkusundan oyunu göstermek zorunda kalıyor ve gizli tasnif sırasında oy sayımı CHP lehine değiştiriliyordu. İlk defa 1950’de oylar gizli kullanıldı, oylar herkese açık olarak sayıldı.
14 Mayıs 1950’de yapılan ilk demokratik seçimlerde Demokrat Parti, Cumhuriyet Halk Partisi’ni ezdi geçti. Bu seçimde halk toplam 487 milletvekilini partilere şöyle dağıttı: Demokrat Parti: 415, CHP 69, Bağımsızlar: 2, Millet Partisi: 1.
Seçmenler CHP zihniyetine karşı yazıldığını hissettiği “Artık Yeter!” sloganıyla seçimlere katılan Demokrat Parti’ye oy vermek için sandıklara koşmuştu.
Seçimlerin ardından Menderes'in aldığı cesur kararlarla, tarım makineleri sahasında hızlı bir ithalat başlamıştı. Ziraat Bankasında o güne kadar uygulanmayan kredilerde gösterilen kolaylık, ezilmiş hırpalanmış Türk köylüsünü adeta sevince boğmuştu. Kendisi de bir ziraat ve toprak insanı olan Menderes, köylünün dilinden gayet iyi anlıyordu. Tek partili dönemlerin ezikliği haysiyetli yaşantıya dönüşürken, daha düne kadar devlet görevlilerinden tir tir titreyen vatandaşlar Demokrat iktidarla parayı, tokluğu ve hiç görüp bilmedikleri hürriyeti tanımışlardı. Kaderine terkedilen köylere yol, içme suyu, okul ve kalkınmanın nimetleri götürülüyordu. Köylünün tepesinden jandarma dipçiği çekilmiş, insan haysiyetini zedeleyen altı liralık yol parası ve yollardaki taş kırma işkencesine son verilmişti. Halk Parti iktidarının dört senede dağıttığı tohumluk, hasat döneminde onbinlerce ton fazlasıyla dağıtılmıştı. Yollar, barajlar, köprüler, limanlar, enerji santralleri, sulama tesisleri, hava meydanları görülmemiş bir hızla yaptırılarak adeta bir şantiyeye dönüşen memleketin iktisadi hayatına canlılık ve bereket getirilmişti.
2 Mayıs 1954 günü yapılan ikinci demokratik seçimde, yirmi dört milyon nüfusun on milyon seçmeni bulunan Türkiye genelinde, Demokrat Parti "488" Halk Partisi ise "31" milletvekili çıkardı. Bu rakam, tüm zamanların egale edilemeyen en büyük seçim rekoru oldu. Halk Partisi Malatya, Kars ve Sinop illerinin dışında milletvekilliği kazanamamıştı.
Menderes enerjik bir başbakan olarak o zamana kadar alışılagelmiş düzenden dışarı çıkmasını başarmış, halkla ilişkilerini son günlerine kadar devam ettirmesini bilmişti. Çünkü, muhalefete düşen CHP, 27 yıllık bir iktidarın verdiği bıkkınlığın yanı sıra yorgun bir siyasi partiydi. Tüm bu nedenlerle de DP’nin tam tersine, çok bürokratlaşmıştı. Ona oranla halka dayanmasını beceren bir partinin başında Menderes hiç kuşku yok ki büyük ve bulunmaz bir şansa sahipti. Ne var ki serbest girişim ve özel sektöre öncelik tanıyan Menderes politikasının ilk hızı ilerleyen yıllarda kesilmeye başladı. Birçok eski arkadaşı Menderes’ten ve partisinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlayınca gittikçe yalnızlaşan dinamik ve enerjik adamda bir hırçınlaşma baş gösterdi. Ekonomik durum da DP iktidarının ilk yıllarınkinden çok farklı bir durum sergiliyordu.
Bu arada Kıbrıs konusu ile ilgili olarak Londra’da ikinci tur görüşmeler yapılırken, 6 Eylül 1955 gecesi, İstanbul’da kimi gazetelerin Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldığını yazması üzerine azınlıklara karşı olaylar çıktı. Ağırlıklı olarak Rumlara karşı yönelen olaylarda çok sayıda kilise, ayazma, havra, manastır, 4.340 dükkân, 110 otel ve lokanta, 21 fabrika ve 3.600 ev saldırıya uğradı; bir papaz olaylar sırasında öldürüldü. Tarihe “6 - 7 Eylül Olayları” olarak geçen bu olayları, DP İstanbul milletvekili Aleksandros Hacopulos TBMM’de, “Olayların oluş şekli tertip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır” dedi ve kolluk kuvvetlerin olaylar sırasında gösterdiği kayıtsızlığa dikkat çekti. Bu olaylar ile iktidarın basın üzerinde uyguladığı baskı ve kimi muhalif politikacıların tutuklanmasının da etkisiyle, Adnan Menderes ile aydın kamuoyu arasında aşılmaz engeller ortaya çıkmaya başladı. Bu arada, 17 Şubat 1959’da Kıbrıs konusunda Yunanistan’la imzalanan ikili antlaşmanın ardından üçlü görüşmeler için İngiltere’ye giderken, Menderes’in, uçağının Londra Gatwick Havalimanı yakınlarında alçalırken düşüp parçalanmasına karşın, Adnan Menderes kazadan yara almadan kurtuldu. Bu olay muhalefetle ile iktidar arasında kısa süreli bir yumuşama sağladı.
27 Ekim 1957 Pazar günü yapılan genel seçimlerde Millet Partisi Kırşehir'den 4, Hürriyet Partisi Burdur’dan 4, Halk Partisi 173, Demokrat Parti ise 421 milletvekili çıkararak, arka arkaya üçüncü kez iktidara geldi. Ordu'yu, üniversiteleri ve öğrencileri tahrik ederek her türlü hırçınlığı yapan CHP lideri İsmet İnönü, seçimlerde büyük bir hezimete uğrayınca, damadı gazeteci Metin Toker’e "Metin, işimiz çok çetin" demekle, bir bakıma ‘Asker desteği olmadan, demokratik yoldan iktidar olamayacağı’ imasında bulunur gibiydi.
Nitekim, CHP’nin kışkırtmalarıyla 28 Nisan 1960 tarihinde İstanbul’da, 29 Nisan - 5 Mayıs 1960 tarihlerinde Ankara’da büyük öğrenci hareketleri başlamış; Ankara ve İstanbul üniversiteleri bildiriler yayımlamıştı. Bunun üzerine hükümet her iki kentte de sıkıyönetim ilân etti. 21 Mayıs 1960’ta Ankara’da Harp Okulu öğrencileri büyük bir yürüyüş yaptılar. 27 Mayıs 1960 Cuma gecesi de Türk Silâhlı Kuvvetleri, ülkede baş gösteren olayları önlemek ve en kısa zamanda yeni seçime gitmek amacıyla hareket ettiğini iddia ederek yönetime el koyduğunu duyurdu.
O sırada Eskişehir’de bulunan Adnan Menderes, 27 Mayıs 1960’da askerin yönetime el koyduğunu öğrenince, Eskişehir’den, ilk kez milletvekili seçildiği Kütahya’ya gitti ve orada ele geçirilerek Ankara’ya getirildi. Cumhurbaşkanı, tüm bakanlar ve DP milletvekilleri ile birlikte tutuklandı. Silahlı kuvvetlerin yönetime “kardeş kavgasını önlemek amacıyla” el koyduğunu ilân etmiş olmasına karşın müdahale, DP’nin iktidarının meşruiyetini yitirmiş olduğunu da bildiren profesörler topluluğunun bildirisiyle, DP’ye karşı bir hareket durumunu aldı. Menderes ve bütün tutuklular Yassıada’ya götürüldüler. Orada özel olarak kurulan Yüksek Adalet Divanı’nda ( Yassıada Mahkemesi ) bir buçuk yıla yakın yargılandılar. Adnan Menderes’le birlikte Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Maliye Bakanı Hasan Polatkan, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile birlikte on dört kişi ölüm, otuz bir kişi ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan 16 Eylül 1961 tarihinde; DP’nin dört kurucusundan biri, genel başkanı ve on yıllık başbakanı olan Adnan Menderes de 17 Eylül 1961 tarihinde İmralı Adası’nda idam edildi ve orada toprağa verildi.
Adnan Menderes ve onunla birlikte idam edilen arkadaşlarının itibarları, TBMM’nin 11 Nisan 1990’da kabul ettiği bir yasa ile iade edildi. Aynı yasa uyarınca cenazesi, 29. ölüm yıldönümü olan 17 Eylül 1990 tarihinde İmralı’dan, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve yüz binlerce vatandaşın katıldığı bir törenle İstanbul’da kendi eseri Vatan Caddesi üzerinde kendisi için yapılan anıt mezara nakledildi. Menderes’in 1958 yılında hizmete açtığı bu caddenin adı 1994 yılında, dönemin belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önerisi ile Adnan Menderes Bulvarı olarak değiştirildi.
Adnan Menderes’in başbakanlık döneminde, Çin’e karşı savaşan Kore’ye asker gönderdi. Bu davranışı Türkiye’nin NATO’ya girmesine ortam hazırladı. Bu durum ayrıca, SSCB karşısında bir güç elde edildiği biçiminde yorumlandı. 1958’de ABD’ye Türkiye’de askeri üs kurma izni verdi ve böylece Batı dünyasının yanında yer alındı.
Menderes’in adı İzmir’deki uluslararası havalimanına, Aydın’da kurulan üniversiteye, Adana’da ise kendi döneminde yapılan Seyhan Barajı gölü kıyısındaki Adnan Menderes Bulvarı dahil, Türkiye’nin birçok kentinde çeşitli caddelere ve kimi eğitim kurumlarına verildi.
Adnan Menderes’in lideri olduğu Demokrat Parti, Türkiye’de tek parti döneminin din ve düşünce özgürlüğüne karşı takındığı katı tutumu yumuşatması nedeniyle kamuoyundan geniş bir destek buldu. Özellikle, tek parti döneminde yasaklanan ezanı yeniden serbest bırakması, din eğitiminin yeniden başlatılması geniş halk kesimleri tarafından büyük bir memnunlukla karşılandı. Öbür yandan Menderes döneminde ülkede imar faaliyetleri büyük bir hız kazandı, politikada ve ekonomide izlenen liberalleşme politikasıyla serbest teşebbüsün önü açılarak yatırımların hızlanması yönünde yeni bir dönem başladı. Menderes’in öncülük ettiği ılımlı ve liberal politikaları izleyen siyasi partiler, kamuoyu nezdinde katı devletçi, askeri vesayet destekli, daha az hoşgörülü bulunan CHP önünde sürekli başarı sağlayarak halkın teveccühüne sahip oldular.