Arapça Olmazsa
( Tırnak içine alınmış kelimelerin tamamı Arapçadır... )
Bir eksiğiniz olsa ‘tedarik’ edemez bir yanlış yapsanız ‘telafi’ edemezsiniz. Arapça olmasa ‘özür’ dileyemez, bir ‘mazeret’ sunamazsınız. Birisi öfkelenip parlasa ‘teskin’ edemezsiniz, ‘vaaz’, ‘nasihat’, ‘fayda’ vermez. ‘Takdir’, ‘tekdir’ de her zaman iş görmez. Bir defa Arapça olmasa ‘Efenim, şey..’ diyebile kekeleyemezsiniz. ‘Zira’ ‘şey’ Arapçadır. İstediğiniz olsa ‘reca’ ederim diyemezsiniz. Birbirinizi ‘teselli’ edemez, ‘kader-i İlahi"dir, "mahzun"-"mükedder" olma, "sabr"et, ’akıbet"i ‘hayr’ olur, diyemezsiniz.
"Nüfus" cüzdanınız "kayb" olsa ( aslı, "gaib" ) "ilan" veremez, efenim şööyle "lezzet"li bir yemeği "iştah"la "mide"ye indiremezsiniz. Canım sıkıldı, "haber"leri dinleyeyim yok bir "kitap"a saldırayım olmaz. Kendimi "sokağa", "cadde"ye atayım. "Mümkün" değil. Çıkıp "etraf"a bir bakayım, şu "civar"da bir turlayıp geleyim; yemez! Köyüme gideyim, bir "hava" değiştireyim! Yapamazsınız. Köy değil ama köyün bağlı olduğu "kasaba", "nahiye", "belde" Arapçadır. Ülke değil ama "vatan", "memleket" Arapçadır. Beyler işi "ciddi"ye alın. Kişinin "hadd"ini bilmesi büyük "fazilet"tir. "Talip" nedir: Kişi "noksan"ını bilmek gibi "İrfan" olmaz. "İnsaf", "Ya Hu"! "Din", "iman", "vatan", "ar", "namus", "haya" ile "iffet", "İzzet", "şeref", "akıl", "iz'an"... Hepsi Arapçadır.
Kötü bir durum var. Etrafta "hain"den - afedersiniz - "fikir fahişe"sinden geçilmez "hal"e gelmiş. "Haysiyet" "cellat"ları köşeleri tutmuş. Nereden türedi bu kadar "asıl"sız, "nur"suz, şu güzelim ülkede... Bunlarda "ahlak", "edep" yok. Yüzlerine tükürsen "iltifat" sayacaklar! "Rezalet" diz boyu. Her yol "mübah" sayılır olmuş. Kepazelik "arş"a çıkmış. "Hayasız"lık "cesaret" adı altında "arz"-ı endama durmuş. "Samimiyet yok. "Münafık" ağızlar, sahte "surat"lar, iğreti "tebessüm"ler, "muzdarip" görünen "müstehzi" çehreler, "zahmet"siz "dimağ"lar...
"Kader"mi diyeceğiz? "Şüphe"siz öyle de bu "adam"ların/bu ademlerin" bizim hiç mi "kabahat"imiz yok. Ne diyelim. Allah "ıslah" etsin. İnsanların iç "huzur"u yok "kanaat" duygusu kaybolmuş. Kendisine biçilene "razı" olan yok. Büyük bir "hırs", "tamah" var insanlarda. Toplum "tehlike"lice "kutup"lara ayrılmış; birbirlerine "nefret" gözüyle bakıp "husumet" besler olmuşlar. "Hakaret", "küfür" bini bir para! Hadi "aşk"ı, "meşk"i, "ahbap"lığı bir tarafa bırakalım; içtenlikle "hasbihal" edemez, birbirimize bir "merhaba" da mı diyemeyiz.
Meğer ne çok şey borçluyuz şu Arapçaya.. "Hayat"ta Arapçadır, "vücut" ( varlık ) da.. "Ebediyet" de "saadet" de; "bereket" de "huzur"da.. "İstikbal"e "dair" "emel"lerimiz de Arapçadır; "mazi"ye "ait" "tahassür / tahassüs"lerimiz de.. "An"a "ait" "efkar" ve "buhran"ımız da.. Arapça olmasa "ilim", "fen", "sanat" olmaz, Efendiler! Daha da ileri giderek sizi "temin" ederim ki, hiç bir "faaliyet" yapılamaz. Nokta :))) Bu arada, "nokta"da Arapça :) O olmasa, ne "mütefekkir"imiz ne "ilim", "edebiyat" ve "tarih" adamımız olur. Ne "mefkure" sahibi idealist "siyaset"çi ve "dava" adamı kalır.
Ne "esnaf" - "ticaret" "erbabı", ne "hizmet"li "sınıf"ı, ne "amele", ne de düşmanın kalbine korku ve "dehşet" salacak "asker"imiz kalır. Çocukların "mürüvvet"ini göremez, "nikah" yapamayız. Böylece ne "aile" olur; ne "sülale" ne "nesep". Bu "kadar"ına da pes, "yani"! "İsim", "fiil", "harf", "kelime" hepsi Arapça dostlar! Arapça olmasa iki "kelam" edemeyiz şurada! Bu kadarı da "fazla" mı diyorsunuz. Eh, "nazar" değmesin, "hatta" "Maşallah" diyelim o zaman. Bir "kusur", "hata" etmişsek "af" ola...