Taş Kömürü Nedir? Nereden Çıkarılır? Tarihi Geçmişi
Taş Kömürü’nü bularak bölge ve ülke ekonomisinin gelişmesine, kalkınmasına büyük katkı sağlayan Kdz.Ereğli’nin Kestaneci Köyü’nden Uzun Mehmet’in hikayesini anlatmadan önce kömürün tarihi, oluşumu, cinsleri ve kömür ocakları hakkında kısa bilgiler sunmak istiyoruz.
Kömür - Tarihi - Oluşumu – Cinsleri – Kömür Ocakları
Uzmanlara göre kömür, bozulan ve çürüyen bitki örtüsünün zaman içerisinde gerekli nem ve ısının oluşması, asit yoğunluğunun artması sonucunda su altında kalması ve bataklığın bu bitki kümesinin üzerini örtmesinin ardından uzun zaman sonra ince veya kalın tabakalar şeklinde oluşur.
Deltalar, göller ve nehir yataklarında kalın damarlı yataklar oluşurken, deniz etkisi altında kalan yerler ( Lagünler ) ile akarsuların taşmasıyla su altında kalan ovalarda ise ince damarlı yataklar yeralır.
Dünyanın en büyük kömür havzaları, jeolojik devirde iki büyük kömür oluşum çağının eseridir. Bunlardan Kuzey doğu Amerika ile Avrupa’daki taş kömür yatakları Karbonifer Çağında, Sibirya, Doğu Asya ve Avusturalya’daki yataklar ise Permiyen Çağında oluşmuştur.
Bu iki ana çağ sonrası Kretase döneminde başlayıp ve Tersiyer döneminde sona eren zaman içerisinde oluşan kömürler genelde Linyit ve Yağsız kömürlerdir.
Günümüzde dünyada çıkarılan kömürler Karbon ( C ) oranına göre isimlendirilir. Bunlar : Turba ( %60.C ) , Linyit ( %70.C ) , Taş Kömürü ( %80 - 90.C ) ve Antrasit ( %94.C ) tir.
Linyit ve Turba cinsi kömürler genellikle yumuşak, kolayca ufalanabilen, yüksek derecede nem içerirler. Taş Kömürü dediğimiz “Bitümlü” cins kömür ile Antrasit kömürler ise genellikle daha sert, dayanıklı, siyah renkli ve camsı parlak renklidir. Karbon ( C ) değerleri çok yüksektir.
Kömürlerin ikinci bir sınıflandırılması ise kayaç tipleridir ki; bu sınıflandırma, kömürün mikroskopik homojen bileşenlerine göre yapılır yani kömürün türediği bitki türünü ve kömürleşme süreci dikkate alınır, bir nevi genetik sınıflandırmadır bu ve 4 temel tipe ayrılır: Vitren – Klaren –Düren ve Füzen.
Kömürün kullanım geçmişi M.Ö. ki yıllara kadar uzanır ve ilk kullananlarda çoğu ilklerde de başı çeken Çin’lilerdir.
Çıkarılması, pazarlanması gibi Kömür İşletmeciliği ise 12. y.y. da başlamıştır. Kıta Avrupa’sı ve Amerika’da sanayi ve endüstrinin hızla gelişmesine parelel olarak yoğun olarak kullanılması 18. y.y. ikinci yarısında başlar ve hızla gelişir.
Buharlı makinaların icadından sonra trenler, gemiler gibi ulaşım araçlarında, demir çelik üretiminde, endüstride ve enerji temininde, elektrik üretiminde rahatlıkla kullanılabilmesinin yanında ekonomik olarak da daha elverişli olmasından dolayı kömür artık çok aranır, önemli bir mineral haline gelmiştir.
Daha sonraları sentetik boyaların, çözücülerin, bazı ilaçların, parfümlerin ve benzeri emtiaların üretiminde ara katalizör madde olarak kullanılmıştır.
En önemlisi ise; kömürün yakılarak elde edilen gazın, aynı doğal gaz gibi kullanlmasına geçildi, dahada ileri gidilerek 1972 - 75 petrol krizinde petrolün yerini alacak bir sıvıya dönüştürme çalışmalarına başlanmış, bu amaçla birçok yöntem ve denemeler yapılmış, bunların kullanıma en yatkın olanı Proliz ve Hidrojenlerdirme yöntemi üzerinde ağırlıklı olarak araştırmalara hız verilmiştir.
II. Dünya savaşında Almanların kullandığı hidrojenlenme sonucu elde edilen yakıtın üretilmesi, yüksek basınç altında katalizör yardımıyla kömür ile hidrojenin tepkimeye sokulmasıyle gerçekleşir. Ancak motorlarda kullanılan ve benzin yerine geçecek olan bu yakıtın, petrolden benzin üretme tekniğinden daha çok pahalıya mal olması nedeniyle vazgeçilmiştir.
Kömür Ürünlerinden elde edilen yakıtlar :
Havagazı
İlk kez 18. y.y'ın sonlarına doğru İngiltere’de üretildi ve kömürün yakılması sonucu çıkan gazın ayrımsal damıtma yoluyla elde edildi.
Havagazı, elektrik icat edilip kullanılmaya başlayıncaya kadar, sokak ve cadde aydınlatmalarında, merkezi yada ayrı ayrı konutların ısıtılmasında, mutfak ve benzeri yerlerde kullanıldı.
Klasik yöntemle elde edilmesi ekonomik yönden elverişli olmadığı için zaman içinde yeni yöntemler arandı, bunlardan en uygunu ise, 1870 lerde geliştirilmiş olan toz haline getirilmiş kömürün, yüksek sıcaklık altında hava ve buharla karıştırılmasıdır.
Kok Kömürü
Her ne kadar halk tarafından kok kömürününde diğer kömürler gibi yeraltından çıkarıldığı inancı olsada, gerçek böyle değildir.
Kok kömürü, Taş Kömürünün içinde mevcut olan gazların, yüksek ısı altında ve havasız bir ortamda çıkarılmasından elde edilen bir üründür ve bu işlemler kok fabrikalarında yapılır.
Dünyada Kömür Havzaları
Dünyadaki bilinen büyük kömür yataklarına bakacak olursak ekvatorun güney ve kuzeyinde kalan yarım kürelerde en fazla kömür yataklarının kuzey yarım kürede olduğu görülür.
Bununda nedeni uzmanlara göre, güney yarım kürede Devosiyen ve daha önceki dönemlerin o bölgelerdeki alçak ovalarında kalın bitki depolarının birikmesine elverişli bitkisel yaşamın olmayışıdır.
Türkiye’de Kömürün Tarihi
Türkiye’de kömürün tarihi 1829 yılına kadar uzanır. Zamanın yenilik sevdalısı, reformcu Osmanlı Padişahı olan II. Mahmud döneminde ilk defa kömür işletmeciliğine el atılmıştır.
Bu tarihe kadar taş kömürü İngiltere’den ithal ediliyordu, ancak iki ülke arasındaki savaş durumu, ithalide durdurmuştu.
Bunun üzerine II. Mahmud Han bir ferman çıkartarak tüm ülkede kömür aranması için çalışmalara başlanmasını emretti. Sanayi devriminden sonra önem kazanan kömür; Osmanlı padişahı II.Mahmut’un “Memalik-i Şahane dahilinde siyah taşın taharrisi” adlı fermanıyla ülkemizin gündemine girmiştir. Kömür bulup getirenlere mükafat verileceğini duyurdu.
Terhis olan Bahriyeli askerlere kömür numuneleri verildi ve köylerine gittiklerinde aramaları söylendi. Bunlardan birisi de Zonguldak Ereğli Kestaneci Köyü’nden Uzun Mehmet’tir.
Mehmet, terhis olduktan sonra diğer arkadaşları gibi köyü ve etrafında elindeki numuneye göre kömür aramaya başlar.
xYine bir gün değirmene buğday götürür, bakar sıra uzun, aklından bir türlü çıkmayan kömür aklına gelir ve zamanı değerlendirmeye karar verir, değirmenin bulunduğu Kösedağı mevkiindeki Neyren Deresi dolaylarında aramaya başlar siyah bir şeyler görür ama, elinde kazma kürek gibi aletler olmadığından geri döner.
Ertesi günü aynı yere giderek kazmaya başlar çıkardığı siyah taş benzeri madeni çuvala doldurur eve getirir ve sobaya atar, yandığını görünce kömür olduğuna karar vererek tekrar kömür yerine gider, damardan aldığı numuneleri alır döner.
Kimseye haber vermeden bulduğu parçaları alıp İstanbul’a giderek ilgili mercilere teslim eder. Kendisine 50 kese altın verilir ve ömür boyu 600 kuruş aylık maaş bağlanır. ( 8 Kasım 1829 )
Ancak ne varki; Uzun Mehmet’e ne maaşı ne de aldığı 50 kese altını kullanmak nasip olmadı. Ülkemize has çekememezlik ve çıkar isteği burada da kendisini gösterir. Kimi rivayetlere göre; Uzun Mehmet İstanbul’dan kömür yerini göstermek için bir heyetle buluşunca, bunu hazmedemeyen, kömür aramak için ferman alanlardan Ereğli Mütesellimi ( Vergi Memuru ) iki kişiyi buluştukları yere göndermiş ve “Leblebici Han”da kahvesine zehir koydurarak öldürtmüştür.
Diğer bir rivayete göre ise; Bu sıralarda, Ereğli'de padişah namına hüküm süren Hacı İsmail Ağa isminde bir derebeyi vardı. Bu derebeyi Uzun Mehmet'in ilk maden damarını buluşunu büyük bir öfke ile karşılamıştır. Çünkü padişahın iradesi üzerine o da bir çok araştırıcı takımıyla her tarafta kömür arıyordu.
Ereğli'nin derebeyi, Uzun Mehmet gibi memleketine hizmet aşkıyla bu işe sarılmamıştı. O, maden kömürünü bulduktan sonra bu buluşunu padişaha bir çok yeni ve zengin imtiyazlar karşılığında haber vermeyi tasarlıyordu. Onun için Uzun Mehmet'in kömürü kimseye haber vermeden İstanbul'a götürüşü, derebeyinin büyük menfaatlerini baltalamıştı. Ereğli derebeyi, Uzun Mehmet'e beslediği gayzı zavallı kömür kaşifini öldürmekle aldı ve sarayının iki cellatını İstanbul’a göndererek, Uzun Mehmet'i İstanbul hanlarından birinde boğazlattı.
Bugün sanayinin ekmeği demek olan maden kömürünü bizde ilk bulan milli kahraman bu suretle keşfini kanıyla suladı. Milli servetimizin başlıca kaynaklarından biri kömür hazinelerimizin kaşifi Uzun Mehmet adlı Türk çocuğu milyarlar değerindeki buluşunu hayatıyla ödemiş oldu.
1932 senesinde Zonguldak’ta Uzun Mehmet anısına bir park yaptırılarak, bu parkın içinde de bir anıt dikilerek ve de bir caddeye de onun ismini vererek anılmaktadır. Karadeniz Ereğli’de Kestaneci Mahallesi’nde de Uzun Mehmet adına yaptırılan anıt önünde her yıl 8 Kasım günlerinde resmi anma törenleri düzenlenmektedir.
Taşkömürü İşletmeciliğinin Tarihçesi
18. asır sonlarında sanayi dallarının duyduğu ihtiyacı karşılamak amacıyla yurt içinde bulunmayan taşkömürünün ithali yoluna gidilmiştir. Özellikle donanma, devrin teknolojik gelişmesine ayak uydurmaya çalışırken; Tophane, Darphane ve Tersane’de taşkömürünün talebini arttırmış, Hazinenin ödemelerde çektiği zorluklar yanında ithalin gerektirdiği mali külfetler hızla yükselmiş, nihayetinde karşılanamaz olmuştur. Bu durum karşısında “Tersane Ümaresi” tarafından ihtiyacın yurt içinde yapılacak araştırmalar sonucu bulunacak kömür kaynakları ile giderilebileceği düşünülmüş ve faaliyete geçilmiştir. Devletin bütün kademelerine konu ile ilgili yazı ve taş kömürü örnekleri gönderilmek suretiyle bu gibi taşlardan buldukları takdirde İhsan-ı Şahaneye mahzar olacakları bildirilmiştir.
8 Kasım 1829 günü Bahriye erlerinden Uzun Mehmet tarafından Zonguldak Ereğli Köse Ağzı Değirmeni Viran Deresi boyunda taşkömürü mostrasının bulunması bugünkü kömür işletmeciliğinin temelini oluşturmaktadır.
Hazine-i Hassa İdaresi: ( 1848 - 1854 )
Zonguldak Kömür havzasında maden kömürü üretimine 1848 yılında başlanmıştır. Üretimle birlikte havza donanmanın ihtiyacını karşılamak ve “Hazine-i Hassa” tarafından yönetilmek üzere 30 bin kuruş Devlet Vergisi mukabilinde Yahudi Galatalı sarrafların kurduğu kömür kampanyasına kiraya verilmiştir. Havzaya John ve George BERKELEY adlı İngiliz Maden Mühendisi kardeşlerin gelmesi sonucunda Kozlu ve Üzülmez bölgelerinde ilk kuyular açılarak sahilde demiryolu döşeme çalışmaları yapılmıştır.
Geçici İngiliz İdaresi: ( 1854 - 1855 )
Kırım Harbinin çıkması üzerine; bu defa, müttefik donanmanın ihtiyacını karşılamak için havza ocakları İngiltere Devletine bırakılmıştır. Hazine-i Hassa tarafından kontrol edilen havzanın yönetimi İngiltere’nin elindedir. Bu dönemde dekovil hatları, yeni demiryolları döşenmiş ve maden direkleri ile düzenli olarak tahkim edilen ilk ocaklar açılmıştır.
Emanet İdare ve İngiliz Kömür Kumpanyası Devri: ( 1855 - 1865 )
Havzanın İdaresi, önce anlaşma ile tekrar Hazine-i Hassa’ya devredilmiş ve emanet idare kurulmuş ise de yönetim bir süre sonra yine İngilizlerin eline geçerek İngiliz Kumpanyası ile üretim yapılmıştır.
Bahriye İdaresi: ( 1865 - 1883 )
1865 Yılında Padişahın emriyle Havzanın yönetimi “Ereğli Livası Kaymakamı ve Madeni ümayun Nazırı” adı ile Mirliva DİLAVER PAŞA’ya verilmiş olup, halen Üzülmez üretim bölgesinin bir bölümü “DİLAVER” adını bu isimden almıştır. Havzayı bir harabe halinde bulan yeni idare; hukuki, idari, teknik ve özellikle sosyal bir düzen kurmak için 100 maddelik bir nizamname ile; “Ocakların idare tarzı, kömür teslim usulleri, maden direği temin işleri, madenin yalnız işletme hakkının verilmesi, kimseye temellük olunmaması, işçilerin kazalanmaması” durumlarını içine alan 8 bölümlük eser hazırlanmıştır.
1878 yılında, 289 sayılı ve 1910 tarihli “Teskere-i Samiye” ile haritası çizilmek suretiyle Havzanın sınırları tespit edilmiştir. Tren ve dekovil hatları döşenerek ocaklara numara ve damarlara isim verilmiştir. Kömür üretiminin % 40 oranında ihracına müsaade edilmesi ile kumpanya devri başlamıştır.
Kumpanyalar Devri: ( 1884 - 1908 )
1883’den sonra kurulan şirketleri şöyle sıralayabiliriz;
• Ermeni Karamanya Kumpanyası,
• Gürcü Kumpanyası,
• Saracazadeler Maden Kömür Şirketi,
• Fransız, Ereğli Şirketi Osmaniyesi.
Teknik bilgiden yoksun, küçük üreticiye oranla daha ilmi ve işletmecilik ruhu ile hareket edilen bu devrede Havza için faydalı gelişmeler olmuş ise de teknik ve sosyal tesislere, sermayelere oranla gerekli yatırımlar yapılmamış, en iyi damarlardan üretime gidilerek kömür havzası yağmaya uğramıştır.
Meşrutiyet Devri: ( 1908 - 1914 )
Havzanın Ticaret ve Ziraat Nezaretine Rapdedilmesi ve Maden Müdürlüğü kurularak Hüseyin Fehmi İmer’in tayini, Rus Harici Ticaret Bankası Müdürlerinden Laskadiris ve Raskalizof tarafından Maadin Osmanlı Anonim Şirketi kurulması ile Çaydamar ve Karıncadere ocaklarının satın alınması, Kozlu kömür madeninin İtalyan ve Yunan sermayesi ile işletilmesi bu devrin belli başlı gelişmeleridir.
I. Dünya Harbi Devresi: ( 1914 - 1920 )
Harbin başlamasıyla beraber Harp kömür merkezi kurularak, idarenin bir Alman albaya verilmesi sonucunda Havza Almanların nüfusu altına girmiştir. 904.352 tona kadar kömür üretimi yapılmıştır. Harbin sonunda Fransız Sermayesini korumak bahanesiyle Havzanın idaresi merkezi İstanbul’da bulunan “İtilaf Kuvvetleri Kömür Komisyonu” na verilmiştir.
Himayeci Dönem: ( 1920 - 1925 )
Milli Mücadele zaferle sonuçlandıktan sonra, sosyal ve iktisadi kalkınmamızın ön planları tespit edilerek;
• Kömür üretiminin rasyonelleştirilmesi,
• Yüksek Maden ve Sanayi Mektebinin Zonguldak’ta açılışı,
• 121 sayılı 15 maddelik Kanun ile Havza-i Fahmiye Amele Kanunu’nun kabulü,
• Kömürün nakli ve ormanların korunması,
• Kömür yan maddeleri sanayi,
• Kömür ihracı.
Gibi kömür havzasının ekonomik, sosyal ve teknik problemleri ele alınmış ve esasları belirlenmiştir.
Vasıtalı Müdahaleci Dönem: ( 1925 - 1936 )
Bu dönemde kurulan “Havza İktisat Müdürlüğü” ile ocakların kontrolünün yanında Devletin Havzaya doğrudan doğruya işletmeci olarak girmesi sonucunda yeni yasalarla;
• 1926 Yılında Türk Kömür Madenleri T.A.Ş. ’nin kuruluşu,
• 1926 Yılında Kozlu Kömür İşleri T.A.Ş. ’nin kurulması,
• 1926 Yılında Kireçlik Kömür Madenleri T.A.Ş. ’nin kurulması,
• 1926 Yılında İş Bankası’nın kurduğu Maden Kömürleri İşleri T.A.Ş.’nin Üzülmez’de faaliyete başlaması,
• 1927 Yılında Kilimli Maden İşleri T.A.Ş. ’nin kurulması,
• 1927 Yılında Amasra Kömür İstimar Mıntıkası T.A.Ş.’nin Amasra’da kömür araması,
• Maadin Nizamnamesi’nin 2818 sayılı Maden Kanunu ile değiştirilmesi olarak başlıca değişiklikler yapılmıştır.