İnsan Şeytanları
İnsan Şeytanları
- DİN ve FELSEFE
- Sat, 28 Nov 2020 16:22:11
- Sat, 28 Nov 2020 16:22:11
«Her peygambere insan ve cin şeytanlarını Biz böylece düşman ettik ki, bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler ilham ederler. Eğer Rabbin dileseydi onlar bunu yapamazdı; onun için sen onları uydurduklarıyla baş başa bırak.»
En'âm Sûresi, 6:112
BU ÂYET-İ KERİME, bir yandan bu dünya hayatının önemli bir yasasını dile getirirken, bir yandan da şeytanlarla ilgili bazı önemli noktalara dikkatimizi çekiyor.
İyi ile kötünün mücadelesi, bu dünya hayatının önemli bir yasasıdır; hattâ var oluş nedeni de diyebiliriz. Çünkü hikmeti herşeyi kuşatan Yaratıcının insan doğasına yerleştirdiği iyilik ve güzellik tohumları ancak bir mücadele ortamı ister.
Mazlumu elinden tutmak, çaresizin yardımına koşmak, kötülüğe iyilikle karşılık vermek, hakka taraftar olmak, adaleti ayakta tutmak, imanını bütün dünyaya karşı savunmak, Rabbine olan muhabbetini en çetin sınavlardan geçirerek perçinlemek gibi erdemli davranışlar, tıpkı rüzgâra karşı havalanan uçak gibi, ancak olumsuz şartlar karşısında gelişme imkânı bulur. Sonunda, olumsuz şartlar, düşmanlıklar, tuzaklar ve tehlikelerle dolu bir ortamda, insan, kendi iradesiyle seçtiği yolun ve sergilediği davranışların karşılığını görecek ve ebedî âlemde Yüce Allah'ın sonsuz rahmetiyle hazırladığı lütuflara hak kazanacaktır.
Dünya hayatındaki bu çetin mücadelenin bir tarafında peygamberler, diğer tarafında ise şeytanlar başı çeker ki, âyet-i kerime, 'her peygambere şeytanların musallat edildiğini' bildirerek bu hakikate işaret ediyor. Geri kalanlar ise, bu kıyasıya mücadelede kendi iradeleriyle bir seçim yaparak ya peygamberlerle beraber iyiler tarafında yer alacak, ya da şeytanların peşine takılıp gidecektir.
Fakat şeytanların 'insan ve cin şeytanları' olarak anılmaları ibretli bir durum ortaya çıkarıyor:
Kur'ân'ın bu ifadesinden anlıyoruz ki, 'şeytan' denen azgın ve azdırıcı varlıklar, sadece cinlerden, görünmeyen varlıklardan ibaret değildir. Bizim gibi birer beşer olarak bu dünya üzerinde nefes alıp veren, aramızda dolaşan, bizimle aynı toplumu ve hayatı paylaşan şeytanlar da vardır.
Daha da ötesi, 'bizden' olan bu şeytanların, şeytanlıkta cinlerden aşağı kalır tarafı yoktur. Âyet açıkça bize bildiriyor ki, iki tarafın şeytanları da birbirine ilham vermekte, yaldızlı sözlerle birbirinin gözünü boyamakta, birbirini aldatarak kötülüğe kışkırtmaktadır.
Âyetin bu tasvirine hak vermek için, bugünün dünyasına şöyle bir bakmak yeter. Gerçi bizim şeytanlarımızın üzerlerinde, şeytan olduklarını bildiren fiziksel alâmetleri yok; ama onların buna ihtiyaçları da yok. Şeytanlığın azgınlık etmek, başkalarını da azdırmak şeklindeki iki alâmet-i farikası, bulundukları her yerde onların ayırt edilmesi için yeterli birer özelliktir.
Etrafımızda, başkalarını yoldan çıkarmak ve kendileri gibi azgınlaştırmak için bütün çabalarını seferber etmiş, bütün imkânlarını ortaya koymuş, sürekli şekilde yeni tuzaklar icad ederek insanları hakka kulak vermekten alıkoymaya çabalayan insanlar veya insan toplulukları yok mudur? Ve bunlar arasında şeytana külâhını ters giydirebilecek şeytanette olanlar az mıdır? Beşeriyet icabı ayağı sürçen ve bir günaha düşüveren insanlar için 'Şeytana uymuş' deriz; fakat bizim şeytanlarımız arasında 'Şeytan bunlara uymuş' dedirtecek niceleri var ki, âyet de zaten bu duruma işaret ediyor ve 'Bunlar birbirine ilham verir' diyor.
Âyetin dikkat çektiği bir başka nokta daha var:
'Eğer Rabbin dileseydi onlar bunu yapamazdı.'
İnsan ve cin şeytanları azgınlıkta ne kadar ileri gitmiş ve beraberce ne kadar büyük tertipler içine girmiş olursa olsun, bütün bunlar Yüce Allah'ın izni dairesinde cereyan eden ve ardında Onun hikmetini saklayan hadiselerdir. Nahl Sûresinin 99'uncu âyeti, iman edip Rabbine tevekkül edenler üzerinde şeytanın hiçbir gücünün bulunmadığını bildiriyor. Bu âyet de 'insan ve cin şeytanlarını yalanlarıyla baş başa bırakma' tavsiyesiyle sona eriyor. Zira onların dış yüzü parlak, içi ise tümüyle boş olan yalanlarının hakikati nasıl olsa ortaya çıkacak ve o günde herkes uydurduğu veya peşine takıldığı şeyin hesabını vermek zorunda kalacaktır.
İman ehline düşen, cin şeytanlarından uzak durduğu gibi, kendi hemcinsleri arasındaki şeytanlardan da haberdar olmak ve onlar karşısında uyanıklığı elden bırakmamaktır.